AMERİKA Yanım, yörem hanımeli, Çevrilmişim, çevrilmiş: Çölle, çakalla, kıvılcımla. Yanım yörem, burcu burcu leylaklar, Günler sarmış beni, aylar; Çevrilmişim, çevrilmiş: Tek tanışım, sularla. Yanım yörem tırnaklardır, balıklar, Çevrilmişim, çevrilmiş: Tek kurduğum şey, masalarla. Sarmış beni, incecikten ve cenkçi: Çanlar dolu kıyıdaki köpükler. Volkanın erguvan gömleği, Yerlinin erguvan gömleği; Ve kökler, Dikenler, yapraklar arasında; Çırılçıplak bir ayağın çizdiği, Patika; Varıyorlar ayaklarıma geceleyin, Geçeyim diye üstlerinden. La Guayra’nın, Trinidad’ın dalgakıranlarında, Ve zenciler içinde var iken ben; Guatemala’nın rüsvalık barışında, Kondorların kanlı pençelerinde, Var iken ben; O değirmi, o anlaşılmaz, O pırıl pırıl gökboşluğunda, Buzullardan dökülen küllerde, Köylülerin el arabalarında, Depremde, Ve doğumlarının rahminde var iken; Sükunun içinde, Küçümencik burçlarla taçlanmış Akşamında, Senin karnında, karnında var iken ben; Tümcek, tümcek gecemdir benim. Gündüzümdür; Tümcek tümcek, Havamdır benim, yaşadığımdır, Acı çektiğimdir, yücelttiğimdir, can verdiğimdir; Yani tümcek; Toprağa yayılmış kan, Bir güz gibi mahzun; Ölümün korkunç sancağı, Ulu ormandaki; Ve bozguna uğramış, Saldırıcının adımları; Ve çığlıkları cengaverlerin, Ve uyuyan mızrakların, Tan kızıllığı. Ve tedirgin uykuları, Askerlerin; Timsah sükununun, Çamurlara belendiği, Koca nehirler; Başkaları unutulmuş, Yeni şehirlerin; Oldum olası ele geçmez kuşların, Korosu; Ve ormanın, kokuşmuş aydınlığında, Koruyucu şimşeği, ateşböceğinin; Tümcek tümcek... Dilime türkü ettiğim heceler, Ne ışıktan olmalıdır, ne geceden Amerika. Zaferimin ekmeğinden, Ve şimşekten çekip koparılan madde: Topraktan olmalıdır, topraktan. Kil enginiyle sarılmışım ben. Yaşadığımca: Ellerimin içinde akan, Cömert topraklardan, Bir kaynaktır. İçtiğim, şarap değil toprak, Ağzımın toprağı, Sırlı toprak, ekenek toprağı; Ve sebzelerden, ışıktan borasıyla, Çiğiyle, Altın kileriyle, tahıl köküyle Topraktır. Pablo NERUDA