TOQUİ KAUPOLİKAN Fırıl fırıl bora,Kopolikan,(*) Sırlı kökünde büyüdü, Ak gürgenin! Vakt erişip yönetince halkı Düşman silahlarına karşı; Ha dedi yürüdü ağaç, Vatanın katı ağacı! Gördü saldırgan: Yeşil bir sis ortasından, Yaprakların yürüdüğünü. Dallar, Kocaman kocaman; Ve bir urba, Sayılmaz yapraklardan; Dineldi karşılarına. Gördü saldırgan: Yer gövdesinin, Halk olduğunu; Köklerin fışkırdığını, Topraktan. Bildi ki saldırgan: Vakit tamamdır, Ölümün ve hayatın vakti, Tamam! Öbür ağaçlar da bilegeldiler, Kırmızı ağaç dalları, Soy soycak; Orman acılarının dokuları, Hepten; Odundaki kin budağının, Tümü. Yitik düşmanın annacında: Attı Kopolikan, Sarmaşık örtüsünü. Bu sultanlık tüyü değil, Elvan elvan; Bu, misk amber bitkilerden, Taç değil; Bu, papaz gerdanlığı değil, Ipıl ıpıl yanan; Bu,ne bir eldiven, Ne süs-püs bir Sultan; Ağacın yüzü bu, Bir heykel direk, Devrik bir akasyadan; Yağmurun döğdüğü, Bir yüz bu; Sarmaşık otların, Saldırdığı bir baş! Yalçın bir evrenin, Derin bir bakışı: Başbuğ Kopolikan! Amansız gözleri dünyanın: Başbuğ Kopolikan! Ve, Duvarlardır devin yanakları, Duvarlar: Işıklar ve köklerle aşılan. Pablo NERUDA (*)Kopolikan: İspanya istilacılarına karşı savaşan bir yerli kahraman.